Delil Tespiti

delil tespiti

I. Delil Tespiti Nedir?

Delil tespiti; ileride açılacak veya mevcut dava ile ilgili delillerin bazı şartlar altında zamanından önce toplanıp emniyet altına alınması anlamına gelmektedir.1 2 3 Mevcut delillerin kaybolmasını, yok olmasını veya ileri sürülmesinde güçlük çıkmasını önlemek amacı taşır. Böylece delillerin yok olması önlenmektedir. Delil tespiti müessesesi, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun, Geçici Hukuki Korumalar başlıklı kısmında düzenlenmiştir. Kanun koyucu, delil tespitine; onuncu kısmın ikinci bölümünde 400 ve 405’inci maddeler arasında yer vermiştir.

Delillerin tespiti, açılmış veya ileride açılaca davada ispatı gereken maddi vakıalara ilişkin delillerin ortadan kalkma tehlikesi bulunması veya temin edilmesinin çok güç olması halinde; bu vakıaların tanık, bilirkişi, keşif veya diğer delillerle önceden tespit ve korunması amacıyla mahkemeden dilekçe ile talep edilen bir çeşit ihtiyati tedbirdir.4

Doktrinde yapılan tanımlamalar doğrultusunda anlaşılacağı üzere, delil tesbiti; ileride açılacak ya da açılmış olan davada delillerin incelenme aşamasına kadar geçecek olan süre içerisinde kaybolması ya da incelenmesinin çok güç olacağı durumlarda, delillerin önceden toplanarak güvence altına alınmasıdır. Doktrinde, delil tespitine; tesbit-i delail de denilmektedir.5

Delil tespitinin amacı; dava sırasında iddiaların ispatlanabilmesi için taraflarca dayanılmış olan delillerin, esas davada değerlendirilmesi aşamasına gelinceye kadar kaybolması ya da incelenmesinin güçleşeceği durumlarda delillerin önceden toplanarak tarafların hak kaybına uğramalarının önlenmesidir.6

II. Delil Tespitinin Hukuki Niteliği

Delil tespiti öğretide ve bazı Yargıtay kararlarında7 ihtiyati tedbirin bir türü olarak anılmaktadır. Daha doğru olan görüşe göre ise delil tespiti geçici hukukî koruma tedbirlerinden biridir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’ndaki yeni düzenleme ile birlikte delil tespitinin geçici hukuki korumalar başlığı altında düzenlenmesiyle bu durum daha da netlik kazanmıştır.8

Delil tespiti talebi, usuli işlemlerinden taraf usul işlemi kategorisine dahildir. Bununla birlikte hâkimin kararıyla etkili olan usulî bir işlemdir. Delil tesbiti vakıaların aydınlatılmasını amaçladığından bir usul hukuku kurumudur. Onun dava dışında da gerçekleştirilebiliyor olması bu özelliğini ortadan kaldırmaz.9

Taraf usul işlemleri, taraf ile mahkeme arasında yapılan, yargılamanın yürütülmesine yarayan ve davanın çözümlenmesinde etkili olan irade ve bilgi açıklamalarıdır. Burada en önemli husus, bu işlemlerin davanın çözümünde etkili olmalarıdır. Davanın çözümünde etkili olmayan işlemler, taraf usul işlemleri niteliğini haiz olmazlar. Davacının dava dilekçesinde ortaya attığı iddialar, talepleri, davalının cevap dilekçesindeki savunmaları ve delillerin mahkemeye sunulması gibi işlemleri, taraf usul işlemlerine örnek gösterebiliriz.10

Taraf usul işlemlerinin yapılma amaçlarından biri olan, ileri sürülen iddia ve savunmaların haklılığını göstermek ve istisnai olarak da olsa dava açılmadan önce yapılabilmesi hususları, delil tespîti talebinin taraf usul işlemi olduğunu göstermektedir. Zira delil tespîti, vakıaların aydınlatılmasına hizmet eden bir hukuki kurumdur. Ayrıca delil tespiti davaya bağlı bir işlemdir. Bu nedenle delil tespiti talebinin dava açılmadan önce yapılması, onun usul işlemi niteliğini etkilemez.11

Delil tespitinin dava niteliği bulunmamakla birlikte davaya bağlı bir işlemdir. Delil tespitî talebinin yapılabilmesi için, Harçlar Kanunu Genel Tebliğiyle belirlenen başvurma harcının mahkeme veznesine yatırılması gereklidir. Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi İkinci Kısım Birinci Bölüm’de delillerin tespiti, maktu ücrete bağlı bir iş olarak düzenlenmiştir.12

III. Delil Tespitinin Konusu

Delil tespitini konusunu, ispat vasıtası olan delillerin ya da ortaya çıkmış çeşitli vakıaların saptanması oluşturur.

Delillerin tespiti, bilirkişi incelemesi, keşif yapılması ve tanık dinlenilmesi gibi işlemler yoluyla gerçekleştirilmesi mümkündür. Kanunda, işlemlerin sınırlı olarak sayılmadığını ve herhangi bir ayrım yapılmadığını belirtmek gerekir. Akla ve mantığa uygun her türlü delil hakkında delil tespitî talebi yapılabilecektir. Örneğin kesin delillerden olan yemin delili de delil tespitine konu edilebilecektir. Söz konusu maddedeki “gibi” ifadesi de bu görüşü destekler nitelikte olup, delil tespitinin her türlü delil için istenebileceği hükme bağlanmıştır.

İspat, dava konusu bir hakkın ve bu hakka karşı yapılan savunmaların dayandığı vakıaların bulunup bulunmadığı, gerçek olup olmadığı hakkında mahkemede hakim için kanaat oluşturma işlemidir. Hukuk Muhakemeleri kanunu’nun 187’nci maddesinde düzenlendiği gibi, ispatın konusunu tarafların üzerine uzlaşamadığı çekişmeli vakıalar oluşturur. Bu çekişmeli vakıaların çözüme kavuşabilmesi için başvurulan vasıtalar delillerdir. Dolayısıyla delillerin konusunu maddi vakıalar oluşturur. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 178’inci maddesinin ikinci fıkrasında, herkesçe bilinen vakıaların ispat edilmesine gerek olmadığı düzenlenmiştir.13

Bunlara ek olarak; bir dava açılırken davacı davalının adres ve kimlik bilgilerini bilmiyorsa, davacıdan elinde olmayan bir bilgiyi/belgeyi sunması beklenemez. Böyle bir duruma davanın reddi veya açılmamış sayılması sonucu da bağlanmaması gerekir. Aksi durum, davacının hak arama ve adalete erişim yolunun kapatılması anlamına gelecektir. Ayrıca taraf teşkiline ilişkin hususlar, bunlara dair yargılama giderlerinin karşılanması dışında kesin süreye bağlanmaya uygun değildir. Çünkü dava açmak için tarafların kimlik bilgilerine ilişkin bilgiler delil tespitinin konusunu oluşturmayacaktır.

IV. Delil Tespitinin Şartları

Doktrinde bir görüşe göre delil tespitî için iki temel şart aranmaktadır. Yalnızca hukuki yararın varlığı ve henüz inceleme sırası gelmemiş deliller hakkında delil tespitî yapılabileceğini savunulmaktadır. Bir diğer görüş ise ayrıca bir üçüncü şartın varlığını da aramaktadır. Bu da delil tesbiti isteyen taraf ile karşı taraf arasında bir uyuşmazlık bulunması şartıdır. Bu nedenle delil tespiti talebinde bulunabilme için üç temel şart aranacaktır. Bunlar;

  • Delil tespiti isteyenin talebine ilişkin hukuki bir yararı olmalı.
  • Henüz inceleme sırası gelmemiş deliller hakkında olmalı.
  • Taraflar arasında bir uyuşmazlık olmalıdır.

Bu üç şartın birlikte bulunması gerekmektedir. Birinin eksikliği halinde delil tespiti talebinin kabul edilmesi mümkün değildir.15

1. Hukuki Yararın Varlığı

Kanunda açıkça öngörülen hâller dışında, delilin hemen tespit edilmemesi hâlinde kaybolacağı veya ileri sürülmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı ihtimal dâhilinde bulunuyorsa hukuki yarar var sayılmaktadır. 16

Bir başka ifadeyle; uyuşmazlığı aydınlığa kavuşturacak olan deliller, inceleme sırası gelmeden yok olma riski taşıyorsa veya inceleme sırası geldiğinde delillerin incelenmesi zorlaşacaksa hukuki yararın varlığı kabul edilecektir.

Delilin incelenmesi ile tespit edilmesi birbirinden farklı kavramlardır. Delilin incelenmesi bizatihi esas mahkemesinde tarafın iddiasının kanıtlanıp kanıtlanmadığının tespitidir. Delil tespiti ise, önceden delilin toplanmasıdır.

Delil tespitinde hukuki yarar aranmasının sebebi ise ileride zaten o delillerin incelenmesi gerekliliğinden kaynaklanmaktadır. Burada asıl üzerinde durulması gereken nokta belirli bir zamanda yapılması gereken bir işlemin neden zamanından önce yapılması gerektiğinin kanıtlanabilmesidir. Bu nedenle aranması gereken en temel şart delil tespiti talep eden kişinin hukuki yararının varlığı olacaktır. 17

Hukuki yararın bulunması halinde delil tespitî isteyen tarafın, her türlü delilin tespitini istemesi mümkündür. Bu konuda bir sınır çizilmemiştir. Kanunda, belirtlmiş olan senet, tanık, bilirkişi gibi delillerden örnek olarak söz edilmektedir. 18

2. Tespiti İstenen Delillerin Henüz İnceleme Sırası Gelmemiş Olmalıdır

Hâkimde kanaat uyandırma aracı olarak işlev görev deliller, yargılamanın belirli bir kesitinde incelenmektedirler. Bu kesit, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 143’üncü maddesi ve devamı hükümlerinde düzenlenmiş olan tahkikat aşamasıdır. Bu aşamada, tarafların dilekçelerinde ileri sürdükleri vakıaların doğruluğu, hayat olaylarının ve bu hayat olaylarına dayanan iddia ve savunmalarının doğru olup olmadığı araştırılacaktır. 143’üncü madde, tahkikatın konusunu, tarafların davada ileri sürdükleri bütün iddia ve savunmaların birlikte incelenmesi olarak düzenlemiştir. Dilekçelerin teatisi ve ön inceleme aşamalarından sonra gelen tahkikat aşamasında, delillerin toplanması değil sadece incelenmesi söz konusudur.Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 146’ncı maddesine göre mahkeme, taraflarca gösterilmiş̧ olan delillerin incelenmesinden sonra, davanın muhakeme ve hüküm için yeterli derecede aydınlandığını anlarsa, tahkikatın bittiğini taraflara bildirecektir. 19

400’üncü maddeye göre, hukuki ihtilafa ilişkin asıl dava açılmadan önce ve hukuki ihtilafa ilişkin açılmış asıl dava sırasında olmak üzere, iki durumda delil tespitine başvurabilecektir. Asıl dava açılmadan önce, delil tespitine başvurulmuş olması hallerinde, tahkikat aşamasına gelinmiş olması söz konusu olamayacağından, her halükarda, inceleme sırası gelmemiş deliller için delil tespitine başvurulacaktır. Ancak, asıl davanın içinde, bir vakıanın tespiti istendiğinde, bu dava sırasında delillerin incelenmesi aşaması olan tahkikat aşamasından önce, delil tespiti talep edilmelidir. Lâkin delil tespîti ancak inceleme sırası gelmemiş deliller için istenebilecektir.20

3. Tespiti İstenen Delil Çekişmeli Bir Vakıaya İlişkin Olmalıdır.

Delil tespitine başvurulabilmesi için gerekli olan şartlardan bir diğeri de; taraflar arasında uyuşmazlık bulunmasıdır. Delil tespîti görülmekte olan veya ileride açılacak olan davada iddianın ispatı için yapılacaktır. Bundan dolayı ileride açılması muhtemel bir dava bulunmalı yani ortada bir uyuşmazlık konusu olmalıdır. Bir başka ifadeyle esas davadan önce istenen delil tespiti talepleri için ileride açılması muhtemel bir dava olmalıdır. Ortada uyuşmazlığın bulunmadığı hallerde kural olarak kişilerin dava açamayacağı da ortadadır. Bu nedenle delil tespiti yoluna başvurulabilmesi için bir uyuşmazlık bulunmalıdır.21

Delil tespiti yapılabilmesi için tespiti istenen delilin çekişmeli yani ihtilaflı bir vakıaya ilişkin olması gereklidir. Bir kimsenin bir konuda herhangi bir dava açamayacağı durumda yani çekişmenin mevcut olmadığı hallerde delil tesbiti talebinde bulunması da mümkün değildir. 22

Çekişmesiz yargı işleri, taraflar arasında uyuşmazlık bulunması gerekliliğinin istisnasıdır. Delil tespitinin konusunu maddi vakıalar oluşturur. Bu nedenle çekişmesiz yargı işlerinde de delil tespiti yoluna gidilmesi mümkündür. Çekişmesiz yargıya dâhil olan hususlar usul kanunumuzda sayılmıştır. Çekişmesiz yargıda karşı taraf veya bir muhatap yoktur fakat ortada çözümlenmesi gereken bir husus vardır. Sonuç olarak bir vakıa vardır ve bunun ispatı gerekmektedir.23

V. Delil Tespiti Usulü

1. Kimler Delil Tespiti Talebinde Bulunabilir?

Hukuk Muhakemeleri Kanunu’ nun 400’üncü maddesinde delil tespiti istemine ilişkin olarak “taraf’ ibaresi ile düzenleme yapılmıştır. Davanın açılmasından önce davacı veya davalının hangisi olduğu belli değildir. Bu nedenle talepte bulunan dava öncesinde taraflardan herhangi biri olabilecektir.

Taraflar dışında davaya katılanların delil tespîti isteminde bulunup bulunamayacağı da incelenecektir. Bir davanın sonucunda verilecek olan hüküm taraflar yanında üçüncü kişileri de hukuken etkileyecekse, davaya davalı veya davacıdan birisinin yanında katılmasını sağlayan kuruma fer’i müdahale denmektedir. Mahkemece üçüncü kişinin davaya fer’i müdahil olarak katılması isteminin kabulü gerekmektedir. Ancak fer’i müdahil davaya katılması ile davada taraf sıfatını kazanmamaktadır. Müdahil, yanında davaya katıldığı tarafla birlikte hareket etmektedir. Delil tespiti ancak taraflarca ileri sürülebilmektedir. Fer’i müdahilin taraf olmaması nedeniyle delil tespiti isteminde bulunamayacağı kabul edilmektedir. Fakat bununla birlikte fer’i müdahilin davacı ya da davalı tarafın iradesine açıkça aykırılık teşkil etmeyecek nitelikte koruyucu işlemleri yapabileceği de ifade edilmiştir. Bu anlamda fer’i müdahil davada kullanılacak delillerin yok olması veya gösterilmesinde güçlük bulunması halinde delil tespiti isteminde bulunabilmelidir. Ayrıca tarafların iddia veya savunmalarının dayanaklarına ilişkin olarak delillerin korunması amaçlandığından fer’i müdahilin de delil tesbiti talebinde bulunabileceği kabul edilmelidir. 24

Kanunî temsilci davada taraf değildir. Ancak temsil ettiği taraf adına ve hesabına usul işlemlerini yapabilmektedir. Delil tespiti istemi de tarafların yaptığı usuli işlemlerden olduğundan, dava ehliyeti olmayan bir kişi adına delil tesbiti istemi tüm davaya ilişkin işlemlerde olduğu gibi ancak kanunî temsilcisi tarafından yapılabilmektedir.25

Tüzel kişilerin taraf olduğu davalarda da delil tespiti talebi de temsile yetkili organ tarafından yapılacaktır. Ayrıca dava açılmasından önce delil tespiti isteminde bulunulması da tüzel kişiler açısından mümkündür. Tüzel kişiler yine yetkili organları aracılığı ile talepte bulunulabilecektir.26

2. Delil Tespiti Talebinde Bulunulacak Merci

Geçici hukuki himaye olan tedbir talebi gibi delil tespit talepleri de ancak mahkemeden istenecektir. Mahkeme dışındaki kurumlar tarafından delil tesbiti yapılması mümkün değildir. Ancak Noterlik Kanunu’na ilişkin hükümler saklıdır.

a. Dava Açılmadan Önce

Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 401’inci maddesinin ilk fıkrası uyarınca, Henüz dava açılmadan önce delil tespiti talep ediliyorsa görevli mahkeme esas hakkındaki davaya bakacak mahkeme ya da sulh hukuk mahkemesidir. Yetkili mahkeme ise yine esas hakkında davaya bakacak olan yahut üzerinde keşif veya bilirkişi incelemesi yapılacak olan şeyin bulunduğu veya tanık olarak dinlenecek kişinin oturduğu yer mahkemesidir. Görüldüğü üzere delil tespiti talebinde bulunacaklara görev ve yetki konusunda bir seçimlik hak tanınmaktadır.

b. Dava Açıldıktan Sonra

Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 401’inci maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca, dava açıldıktan sonra yapılan her türlü tespit talebi hakkında sadece davanın görülmekte olduğu mahkeme yetkili ve görevlidir. Dava açıldıktan sonra delil tespitinin yalnızca davanın açıldığı mahkemeden talep edilebilmesi, medeni usul hukukuna hakim olan doğrudanlık ilkesinin sonucudur.

Bir davada ikame olunan deliller doğrudanlık ilkesi gereğince bizzat davaya bakan mahkeme ve hakim tarafından incelenmelidir. Ancak bazı durumlarda, özellikle ispat meselesi söz konusu olduğunda bu ilkeye kanun yoluyla istisna getirilebilmektedir. Bu istisnalardan biri de istinabe kurumudur. İstinabede bir mahkemenin yargı çevresi dışında yapılması gereken işlemler nedeniyle o yerdeki mahkemeden yardım talep edilmesi söz konusudur. Başka bir yerde bulunan ve mahkemeye getirilemeyen deliller, o yerde istinabe yoluyla toplanır. Davanın görülmekte olduğu mahkemenin yargı çevresi dışında kalan tanıklar istinabe yoluyla dinlenebilmektedir. Aynı zamanda keşif konusu şey mahkemenin yargı çevresi dışında ise istinabe yoluyla keşif yapılabilmektedir. Ancak işin yapıldığı yer mahkemesine talimat yazılmaksızın yalnızca bilirkişiler o yere gönderilmekle keşif ve bilirkişi incelemesi yapılarak delil tespitinin icra edilmesi mümkün değildir.27

İcra mahkemelerinde görülen dava ve işler için de uygulama alanı bulan 401’inci madde kapsamında icra mahkemesinde görülen bir iş ve dava ile ilgili delil tesbiti ancak o icra mahkemesince yapılacaktır.28

Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 401’inci maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca, esas hakkında açılan davada, delil tespiti yapan mahkemenin görevsiz ve yetkisiz olduğu ileri sürülemez. Dolayısıyla, görevsiz ve yetkisiz mahkemede delil tespiti yapılmış ise buna yönelik itirazın delil tespitini yapan mahkemede ileri sürülmesi gerekmektedir. Görevli ve yetkili olmayan bir mahkeme tarafından yapılmış olan delil tesbiti sonucunda elde edilen deliller hükme esas alınamaz.29

3. Delil Tespiti Talebinin Şekli ve İçeriği

Delil tespiti yazılı olarak mahkemeye bir dilekçe vermek sureti ile yapılmaktadır. Bu dilekçe kural olarak üç nüsha verilmektedir. Bir nüshası mahkemede kalır, diğer nüshası karşı tarafa gönderilir, üçüncü nüshası da varsa bilirkişiye verilmektedir.

Hukuk Muhakemleri Kanunu’nun 402’nci maddesinin ilk fıkrasında delil tespiti talebinin yazılı olarak yapılacağı kabul edilmiştir. Dolayısıyla sözlü olarak delil tespiti talebinde bulunulamaz. Delil tesbiti talebinin esas dava ile birlikte istenmesi durumunda ayrı bir dilekçe vermeye gerek yoktur. Dava dilekçesi içeriğinde delil tespiti talebine yer verilmesi yeterlidir. 30

Delil tespiti talebinin içeriği 402’nci maddenin ilk fıkrasında belirlenmiştir. Buna göre, dilekçede tespiti istenen vakıa, tanıklara veya bilirkişilere sorulması istenen sorular, delillerin kaybolacağı veya gösterilmesinde zorlukla karşılaşacağı kuşkusunu uyandıran sebepler ile aleyhine delil tespiti istenen kişinin ad, soyad ve adresi yer almalıdır. Delil tespiti bir dava olmasa da Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 119’uncu maddesinde yer verilen dilekçe içeriğinin delil tespiti talepli dilekçede dikkate alınması gerekmektedir. Ayrıca dava ikame edilmeden önce yapılacak delil tespiti taleplerinde ileride açılacak olan dava dilekçede somut olarak belirtilmelidir. Dilekçenin mahkeme tarafından kabule değer görülebilmesi için delil tespiti talep eden tarafın bu talebinde haklı olduğuna dair bilgi ve açıklamalara dilekçede yer vermesi, delilleri göstermesi gerekir. Dolayısıyla delil tespiti dilekçesinde aşağıda yer verilen unsurlar bulunmalıdır:

a. Mahkemenin Adı

İlk önce delil tespitinde görevli ve yetkili mahkeme dikkate alınmak suretiyle dilekçede mahkemenin adına yer verilmelidir. Böylece dosya ilgili mahkemesine tevdii edilecek ve o mahkeme tarafından inceleme yapılarak karar alınacaktır.

b. Talepte Bulunanın Adı Soyadı ve Adresi

Mahkemeden delil tespiti talep eden kişi dilekçesinde adını, soyadını, adresini ve T.C. kimlik numarasını yazmalıdır. Ayrıca delil tespiti talebinde bulunan kimse varsa kanuni temsilcisi ve vekil ile yapılan taleplerde vekilinin adı, soyadı ve adreslerini de dilekçede belirtmelidir. Delil tespiti kapsamında taraflara tebligat yapılabilmesi için dilekçede adreslerin belirtilmesi önemlidir. Eğer ki T.C. kimlik numarasına dilekçede yer verilmez ise mahkeme delil tesbiti talebinde bulunana bu eksikliğin giderilmesi için bir haftalık kesin süre verir. Bu süre içerisinde eksikliğin giderilmemesi ve dilekçenin diğer unsurlar yönünden de eksik olması durumunda mahkeme tarafından delil tesbiti reddedilecektir.

c. Aleyhine Delil Tespiti İstenen Kişinin Adı, Soyadı ve Adresi

Kanun maddesinde karşı tarafın ad, soyad ve adresine delil tesbiti dilekçesinde yer verilmesi gerektiği açık bir şekilde belirtilmiştir. Karşı tarafın adı, soyadı ve adresinin belirtilmediği durumlarda delil tespiti talebi reddedilmektedir. Ancak istisnai olarak durum ve koşulların el vermemesi nedeniyle karşı taraf gösterilemiyor ise delil tespit talebi geçerli kabul edilmektedir.31 402’nci maddenin birinci fıkrasında, “tespit talebinde bulunan, durum ve koşulların imkan vermemesi nedeniyle, aleyhine tespit yapılacak kişiyi gösteremiyorsa talebi geçerli sayılır” denilmek suretiyle bu durum açıkça hüküm altına alınmıştır. Durum ve koşulların imkan vermemesi nedeniyle delil tesbiti talebinde karşı taraf gösterilemiyor ise durum ve koşulların imkan vermediği, hangi sebeple karşı tarafın gösterilemediği delil tesbiti talebinde somut olarak ortaya koyulmalıdır. Yine karşı tarafa tebligat yapılması gerektiğinden karşı tarafın adresinin dilekçede belirtilmesi hukuki dinlenilme hakkının kullanılması açısından önem arz eder.32

d. Tespiti Talep Edilen Vakıa Tanıklara ve Bilirkişilere Sorulması İstenen Sorular

402’nci madde kapsamında “tespiti istenen vakıa, tanıklara ve bilirkişilere sorulması istenen sorular” delil tespiti dilekçesinde yer almalıdır. Delil tespiti talebi üzerine mahkemenin talep hakkında olumlu/olumsuz bir karar verebilmesi açısından bu bilgilerin dilekçede mevcut olması gerekir. Delil tespiti ile tanıkların dinlenilmesi talep edilmiş ise tanıklara sorulması istenen soruların dilekçede bulunması gerekir. Aynı şekilde bilirkişi incelemesi talep edilmiş ise bilirkişilerin cevaplamasını istediği soruların dilekçede açık ve net bir şekilde belirtilmesi gerekir.

e. Delillerin Kaybolması veya Gösterilmesinde Zorlukla Karşılaşılacağı Kuşkusunu Uyandıran Sebepler

Delil tespiti istenebilmesi için hukuki yararın varlığı gerekir. Delil tesbiti talebinde bulunan kimsenin delillerin kaybolması veya gösterilmesinde zorlukla karşılaşılacağı kuşkusunu uyandıran sebepleri dilekçesinde belirtmesi gerekir. Böylece hukuki yarar konusunda mahkemede kanaat uyandırmış olur. Bunun yanı sıra delil tesbiti talebinde bulunan kimsenin dilekçesinde hangi hukuki koruma tedbirinden yararlanmak istediğini belirtilmelidir. Talep dilekçesinde delil tespiti talep edildiği açık bir şekilde yazılmalıdır. Nitekim talep sonucu açık değil ise hakim delil tespit talebini reddedebilmektedir. Bunun yanı sıra talep sonucu dışındaki kısımlardan neyin talep edildiği yorum yolu ile anlaşılabiliyorsa hakim talebi reddetmemeli talepte bulunan tarafa bunu açıklatmalıdır. 33

Yukarıda yer verilen tüm hususlar delil tespiti talebinde açık bir şekilde yer almalıdır. Nitekim delil tesbiti talebinin incelenebilmesi için öncelikle usulüne uygun olarak yapılmış bir talebin varlığı gerekir.

Delil tespiti bir dava olmadığından delil tesbiti dilekçesinin ıslah edilmesi mümkün değildir. Kanun’un ilgili hükümleri uyarınca taraflardan her biri yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebilmektedir. Ancak delil tespiti ayrı bir dava olmadığından ıslah edilemez veya ıslah yolu ile davaya dönüştürülemez.34

delil tespiti dilekcesi ornegi

4. Delil Tespiti Kararı

Delil tespiti dilekçesi, görevli ve yetkili mahkemeye verilmektedir. Delıl tespiti istemine ilişkin dilekçe, esas defterine değil değişik işler defterine kaydedilecektir. Delil tespiti istemi ile mahkeme incelemede bulunarak kabul veya ret yönünde bir karar verecek olup mahkemenin bu konuda takdir yetkisi mevcuttur. Mahkeme, Kanun maddelerinde hükme bağlanan koşulların oluşup oluşmadığını incelemeli ve ona göre karar vermelidir.35

Hukuk Muahkemeleri Kanunu’nun 27’nci maddesinde “Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler” şeklinde düzenleme getirilmiştir. Buna göre kural olarak her dava için duruşma yapılması bir zorunluluk teşkil etmektedir. Ancak delillerin yok olma ihtimali gibi acele veya geçici nitelikteki işlemlerle ilgili taleplerin incelenmesi duruşmasız olarak da yapılabilecektir. Geçici nitelikteki hukukî koruma tedbirlerinin mutlak duruşmalı olarak yapılması gerekmemektedir. Kanun’un delil tespitini düzenleyen hükümlerinde delil tespitinin duruşmalı olarak yapılmasına ilişkin olarak getirilmiş bir düzenleme bulunmamaktadır. Ancak duruşma yapılmasına engel bir durum da bulunmamaktadır. Gerekli koşullar oluştuğunda duruşma yapılması faydalı olacaktır.

Hukuk Muhakemleri Kanunu’nun 403’üncü maddesine göre delil tesbiti isteminde bulunan tarafın haklarının korunması için gereken durumlarda, karşı tarafa tebligat yapılmaksızın delil tesbiti yapılabilecektir. Delil tespitinin gerçekleştirilmesinin ardından, dilekçe, bilirkişi raporu, tespit tutanağı, delil tespitine ilişkin karardan bir örnek mahkeme tarafından res’en karşı tarafa tebliğ edilmektedir. Delil tespiti kararına aleyhine karar verilen tarafca tebliğden itibaren bir hafta içerisinde itiraz edilebilmektedir.36

a. Yaklaşık İspat

Delil tespiti isteminin mahkemece kabul edilebilmesi ve tespit işleminin yapılmasına karar verilebilmesi için, istemde bulunan tarafça, kanunda aranan şartların varlığının ispat edilmesi gerekmektedir. Ancak burada aranan ispat yaklaşık olarak gerçekleştirilmelidir. Yaklaşık ispatta mahkeme delil tespitinin şartlarının bulunduğuna kanaat getirmeli ve kuvvetle muhtemel görmelidir. Burada ki yaklaşık ispatla genel hayat tecrübeleri ile yaşanan olayların genel yapısına göre delil tespitinin yapılmasına karar verilmesinin gerekliliği kanaatine hâkim ulaşmış ise ispat yükümlülüğü yerine getirilmiş kabul edilmelidir. Mahkemece, delil tespiti istemi için kanunda gereken koşulların bulunduğuna kanaat getirilmesi durumunda, delil tespiti talebinin kabulüne karar verebilecektir. Ancak delil tespiti kararları ara karar niteliğindedir. Bu nedenle kabul veya redde ilişkin bu tür kararlar tek başına temyiz edilemeyecektir.37

b. Delil Tespiti Talebinin Kabulü

Mahkeme tarafından inceleme neticesinde, gerekli şartların varlığına karar verilirse, delil tespiti isteminin kabulüne karar verilecektir. Delil tespitine ilişkin karar, delil tesbiti istemine ilişkin dilekçe ile birlikte karşı tarafa tebliğ edilmelidir. Delil tespitinin kabul edildiğine ilişkin ara kararında nasıl ve ne zaman delillerin tespit edileceği, tespitin yapılması sırasında karşı tarafın da hazır bulunabileceği belirtilmelidir. Karşı tarafın itiraz veya sorularının bir hafta içerisinde bildirilmesi gerekmektedir.

Mahkemenin delil tespitinin kabulüne ilişkin ara kararında, tespitin yapılacağı yer, gün ve saat belirlenmelidir. Ardından bunlar karşı tarafa tebliğ edilmelidir. Delil tespitinin kabulüne ilişkin ara kararında tarafların kimlikleri ve adresleri, tespit edilen deliller, maddi olay veya olgular, tanıklara veya bilirkişilere sorulması gereken sorular yazılacaktır. Ayrıca delil tespitine ilişkin karara itiraz edilebileceği açıkça yazılmalıdır. Mahkemece verilen delil tespiti isteminin kabulüne ilişkin ara kararı ile tespit dilekçesi karşı tarafa tebliğ edilecektir .38

c. Delil Tespiti Talebinin Reddi

Mahkemece, delil tespiti isteminin koşullarının ve hukuki yararın bulunmadığı sonucuna varılırsa talebin reddine karar verilecektir. Delil tespiti talebinin kabulü veya reddine ilişkin olarak mahkemece verilen kararda, davanın esası hakkında hüküm açıklanmamalıdır. Hâkim, esas hakkındaki görüşünü açıklayamaz. Eğer hakim, davanın taraflarından biri veya üçüncü kişiye kanuni bir zorunluluk bulunmadığı hallerde görüşünü açıklamış ise bu durum hâkimin reddi sebebidir. Bu nedenle hâkim, delil tesbiti istemi konusunda kabul veya ret kararı verirken yalnız bu taleple sınırlı olarak karar vermelidir. Fakat elbette sadece delil tesbiti istemi hakkında verilen bir ret kararı, hâkimin davanın esasına ilişkin kanaatini açıklaması demek değildir. Zira hâkim kanunen sadece belirli bir konu ile sınırlı olarak karar vermektedir. Eğer hâkim delil tespiti isteminin koşulları ve hukuki yarar dışına çıkarak kararında davanın esasına dair görüş açıklanması kapsamında bir karar verirse o durumda hakimin reddi sebebi oluşacaktır.39

VI. Acele Hallerde Delil Tespiti

Acele hallerde delil tespiti Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 403’üncü maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre, talep sahibinin haklarının korunması bakımından zorunluluk bulunan hallerde, karşı tarafa tebligat yapılmaksızın da delil tespiti yapılabilmektedir. Tespitin yapılmasından sonra, tespit dilekçesi, tespit kararı, tespit tutanağı ve varsa bilirkişi raporunun bir örneği mahkemece kendiliğinden diğer tarafa tebliğ olunur. Karşı taraf tebliğden itibaren bir hafta içinde delil tespiti kararına itiraz edebilmektedir. Acele hallerde delil tesbiti karşı tarafın katılımı olmaksızın yapılan delil tespitidir. Acele hallerde delil tespiti usuli işlemler bakımından farklılık arz eder.40

Delil tespiti özü itibariyle gecikmesinde sakınca bulunan haller için öngörülmüş olan bir kurumdur. Acele hallerde delil tesbiti ise talep sahibinin haklarının korunması bakımından önem arz eden ve daha çabuk bir şekilde çözüme kavuşturulması gereken hususlar için söz konusu olmaktadır. Talep sahibinin haklarının korunması için karşı tarafa tebligat yapılmaksızın delil tesbiti yapılmasını kabul eden kanun koyucu karşı tarafın savunma hakkının kısıtlanmaması için bazı önlemler almıştır. Buna göre tespit yapıldıktan sonra tespit dilekçesi, tespit tutanağı ve varsa bilirkişi raporunun bir örneğinin karşı tarafa tebliğ edilmesini hüküm altına almıştır. Karşı tarafa tespit tarihinden itibaren bir hafta içerisinde itiraz hakkı tanıyarak karşı tarafın savunma hakkının korunmasını sağlamıştır.41

Yargıtay tarafından karşı tarafa tebliğ edilmeyen delil tespitinde alınan raporun hükme esas alınması savunma hakkının kısıtlanması ve adil yargılanma hakkı kapsamındaki hukuki dinlenilme hakkının ihlali olarak nitelendirilmiş ve bozma sebebi olarak kabul edilmiştir.42

1. Acele Hallerde Delil Tespitine İtiraz

Delil tespitine karşı ileri sürülen itirazlar, tespiti yapan hakim tarafından incelenmektedir. Bu itiraz üzerine mahkeme tarafından yapılan incelemede delil tespitine ilişkin karar yeniden değerlendirilmeli ve gerekli ise yeniden delil tespiti yapılmalıdır. Anılan itiraz üzerine yapılan inceleme ile delil tespiti prosedürü tamamlanmış olur. Uygulamada delil tespitine ilişkin tutanak karşı tarafa tebliğ edilerek delil tesbiti tamamlanmış sayılmaktadır. Ayrıca karşı tarafın bu konudaki itirazlarının asıl davanın açıldığı mahkemede değerlendirilmesi gerektiği hüküm altına alınmaktadır. Uygulamadaki bu durum nedeniyle karşı taraf delil tespitine itiraz etmekten ziyade o da başka bir mahkemeden delil tespiti yaptırmaktadır. Bu durum birbirinden farklı ve çelişkili raporların ortaya çıkmasına sebebiyet verdiğinden delil tesbiti ile amaçlanan sonuç elde edilememektedir. 43

VII. Delil Tespitinin Sonuçları

Delil tespiti talep eden ve delil tesbiti yapılırken itiraz etmemiş olan davacı, davalının o delil tespitine dayanması halinde kendi yaptırmış olduğu delil tespitinin aksini iddia ve ispat edemez. Davacı delil tespiti neticesinde oluşacak sonuca katlanmak zorundadır. Taraflarca delil tesbiti kararına kaşı itiraz edilmemesi halinde karar taraflar açısından kesinleşecektir. Delil tespitini yaptıran taraf delil tespitine itiraz etmediği takdirde karşı taraf adına usuli kazanılmış hak doğmaktadır. 44

Davacı; delil tespitinden sonra, dava açarken delil tespiti yoluyla tespit ettirmiş olduğu zarar bedelinden daha fazlasını talep edemez. Davacının delil tespiti sırasında tespit işlemine itiraz etmeyerek talebini bu miktar ile sınırladıktan sonra fazlaya ilişkin hakkını saklı tutmuş olsa dahi bu işlem hukuki bir sonuç doğurmayacaktır. Tespit edilen miktar üzerinde bir bedele hükmedilmesi mümkün değildir.45

Delil tespitine ilişkin dosya; esas davanın açılmasıyla birlikte, davanın görüldüğü mahkemece tespitin yapıldığı mahkemeden celp edilmek suretiyle istenir. Bu isteme ilişkin olarak celp edilen mahkemeden dosya gelmeden esas davayı gören mahkeme karar veremez. Artık delil tespiti dosyanın eki sayılır ve uyuşmazlığı giderecek delillerden biri olur. Esas dava sırasında delil tespiti talep edilmişse, talep üzerine yapılan tespit işlemi tutanağa bağlanarak esas dosya içinde muhafaza edilmektedir. Delilin incelenme sırası geldiğinde tespite ilişkin tutanaktan faydalanarak tespiti yapılan delil mahkemece incelenebilmektedir.46

Taraflar iddialarını ispat ederken yalnızca taraflarca itiraz edilmemiş delil tespiti kararına dayanabilirler. Ayrıca aleyhine delil tespiti yapılmış olan kişi de delil tespiti dosyasına iddiasını ispatlamak amacıyla dayanabilir. Bu nedenle iki taraf da delil tespiti kararından faydalanabilmektedir.

Yapılmış olan delil tespitine karşı tarafın itiraz etmesi halinde, itiraz reddedilir. Veya delil tespiti raporu bu itiraz neticesinde düzeltilmiş ise davacı delil tesbiti yolu ile elde edilen delillere dayanarak iddiasını ispat edebilecektir.

Delil tespiti işlemine karşı taraf usulüne uygun olarak davet edildiği halde gelmezse delil tesbiti yokluğunda yapılmaktadır. Bunun üzerine tespit tutanağı tarafa tebliğ edimektedir. Karşı taraf yokluğunda yapılan delil tespiti tutanağı kendisine usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş olmasına rağmen tespite itiraz etmemiş ise, davacı delil tespiti dosyası ile iddiasını ispat edebilecektir. Ayrıca Yargıtay bir kararında; delil tespitine ilişkin karara karşı tarafça itiraz edilmemesi açık bir kabul anlamı taşımadığından dolayı esas davada davalının, delil tespitine ilişkin rapora itiraz hakkının bulunduğuna karar vermiştir.47 Fakat Yargıtay’ın vermiş olduğu bu karar isabetli değildir. Taraflarca itiraz edilmeyen delil tespiti kararları taraflar açısından kesinleşir. Fakat bu kesinleşme yalnızca taraflar açısından olur. İtiraz edilmeyen delil tespiti kararları takdiri delile ilişkin ise mahkeme tespit edilmiş olan delil hakkındaki takdir yetkisini kullanarak kararını verecektir. Eğer tespiti yapılmış olan delil kesin delil ise hâkim bu delille bağlıdır. Bu yönde kararını vermek zorundadır.48

Esas davanın açılmasından önce istenen delil tespitlerinde görev almış bilirkişilerin, duruşma sırasında yeniden bilirkişi seçilmesi mümkündür. Kanun koyucu bunun aksine bir düzenleme getirmemiştir. Ayrıca Yargıtay’ın 03.03.1971 tarihli Genel Kurul kararında; delil tesbiti aşamasında görev almış bilirkişinin, esas dava sırasında da bilirkişilik yapabilmesine izin verilmiştir.49

Eğer delil tespiti yoluna başvurulmuş hatta deliller tespit edilmiş olsa dahi, davada bu delilin incelenme sırası geldiğinde ilgili delil halen mevcut ve incelenmesi mümkün ise hâkim delil tespitine ilişkin karara itibar etmeyip kendisi yeniden inceleme kararı verebilir.50

VII. Delil Tespitine İtiraz

Delil tespiti isteminin şartlarının varlığına kanaat getirilirse mahkemece delil tespitinin kabulüne karar verilir. Bunun sonucunda delil tespiti işlemi hüküm altına alınacaktır. Ancak mahkemece verilmiş olan delil tespiti kararı ara kararı niteliğinde olup nihaî bir karar değildir. Söz konusu ara karara karşı kanun yoluna başvuru mümkün değildir. Buna karşın diğer taraf delil tesbiti için aranan koşulların bulunmadığı gerekçesine dayanarak bu ara kararına itirazda bulunabilecektir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 402’nci maddesine göre delil tespitine ilişin ara kararında delil tespitinin nasıl ve ne zaman yapılacağı, tespitin icrası sırasında hazır bulunabileceği, varsa itiraz ve ilave sorularını bir hafta içinde bildirmesi gerektiği yazılarak karşı tarafa tebliğ edilecektir. Bu itiraz delil tespitinin kabulüne karar veren hâkim tarafından incelenerek karara bağlanacaktır. Bu hüküm gereğince yapılan yeni düzenleme ile delil tespiti kararına itiraz süresi olan bir hafta içerisinde karşı tarafça itirazda bulunulabileceği düzenlenmiştir.51

Mahkemece delil tespitinin koşullarının gerçekleşmediği kanaati ile istemin reddine kararı verilmesi durumunda ise, söz konusu ret kararına karşı başvurulabilecek bir kanun yolu mevcut değildir. Ancak Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 403’üncü maddesine göre delil tespiti isteminin kabulünde bu karara karşı itiraz mümkündür. Tam aksine tespit isteminin reddi kararlarına karşı ise kanunda böyle bir düzenleme getirilmemiştir. Mahkemeler ise uygulamada iş yükünün çokluğundan genellikle koşulların bulunmasına karşın, tespit istemlerini reddetmektedirler. Davanın ispatında önemli bir yeri olan delilin inceleme aşamasından önce incelenememesi halinde yok olması veya delilin ispat gücünü kaybetmesi hak kaybına yol açabilecektir. Delil tesbiti isteminin reddine karar verilmesi durumunda ancak istemde bulunanın durumu veya şartların değiştiği gerekçesi ile yeniden delil tespit isteminde bulunulabilecektir. Ancak tespiti istenilen deliller yok olabilir veya zarar görebilir. Bu nedenle delil tespiti isteminin reddi kararları da yargısal bir denetime açık olmalıdır. Aksi halde bir tarafın ispat hakkını kullanmasını imkansız hale getirebilecektir.52

Medeni Usul Hukuku Yayınlarımız

İletişim

Bizi Arayın : +90 212 909 86 34

Mail Gönderin : info@ballawyer.com

whatsApp →

Kaynakça

AKİL, Cenk. Medeni Yargılama Hukukunda Mahkemelerce Yapılan Delil Tespiti, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C.58 S.1, 2009.

ARSLANDOĞAN, Birce. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na Göre Delil Tespiti, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Anabilim Dalı Doktora Tezi, İstanbul, 2014.

DOĞANAY, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun Tespiti Delaile Dair Hükümleri Üzerine Bir İnceleme”, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 1954 S.7

KANBEROĞLU, Zülfükar Şükrü. Hukuk Muhakemeleri Kanunu Kapsamında Delil Tespiti, Maltepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2017.

PEKCANITEZ/ATALAY/ÖZEKES, Hakan, Oğuz, Muhammet, Hukuk Muhakemeleri Kanunu, On İki Levha Yayınları

SANAN, Melih; Delil Tespiti, İstanbul Kültür Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2014.

TURAN, Sinem. Medeni Usul Hukukunda Delil Tespiti Kurumunun Fonksiyonları, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2019.

YAŞASIN, Ali. Medeni Usul Hukuku’nda Delil Tespiti, Kadir Has Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2017.

Dipnotlar

1 Pekcanıtez/Atalay/Özekes, Hukuk Muhakemeleri Kanunu, s.1051

2 Yılmaz/Yılmaz, Hukuk Rehberi, s.1287

3 Ercan, Avukatlar ve Hakimler İçin Medeni Usul Hukuku, 2013, s.393

4 Doğanay. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun Tespiti Delaile Dair Hükümleri Üzerine Bir İnceleme”, AD, 1954 S.7, s.890

5 Sanan, Melih. Delil Tespiti, İstanbul Kültür Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2014, s.10.

6 Sanan, a.g.e. s.12

7 Y. 4. H.D. T. 31.10.1985, E.1985/7199, K. 1985/8880 (Yılmaz, Tedbirler II, s. 1335-1336).

8 Akil, Cenk. Medeni Yargılama Hukukunda Mahkemelerce Yapılan Delil Tespiti, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C.58 S.1, 2009, s.5

9 Akil, a.g.e. s.6

10 Yaşasın, Ali. Medeni Usul Hukuku’nda Delil Tespiti, Kadir Has Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2017, s.17.

11 Yaşasın, a.g.e. s. 18

12 Yaşasın, a.g.e. s. 19

13 Yaşasın a.g.e. s. 10

14Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2018/7988 Esas, 2020/2123 Karar Sayılı ve 04/03/2020 Tarihli Karar

15 Sanan, a.g.e. s. 43

16 Sanan, ag.e. s. 44

17 Sanan, a.g.e. s. 45

18 Sanan, a.g.e. s. 45

19 Arslandoğan, Birce. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na Göre Delil Tespiti, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Anabilim Dalı Doktora Tezi, İstanbul, 2014, s. 107

20 Arslandoğan, a.g.e. s. 108

21 Sanan, a.g.e. s. 48

22 Yaşasın, a.g.e. s. 69

23 Sanan, a.g.e. s. 49

24 Kanberoğlu, Zülfükar Şükrü. Hukuk Muhakemeleri Kanunu Kapsamında Delil Tespiti, Maltepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2017, s. 39

25 Kanberoğlu, a.g.e. s. 41

26 Kanberoğlu, a.g.e. s. 42

27 Turan, Sinem. Medeni Usul Hukukunda Delil Tespiti Kurumunun Fonksiyonları, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2019, s. 29

28 Turan, a.g.e. s. 30

29 Turan a.g.e. s. 31

30 Turan a.g.e. s. 32

31 AKİL, s. 25.; YAVAŞ, s. 94.; Sabri Şakir ANSAY, Hukuk Yargılama Usulleri, Ankara 1960, s. 58

32 Turan, a.g.e. s. 32

33 Turan, a.g.e. s.34

34 Turan, a.g.e. s. 35

35 Kanberoğlu, a.g.e. s. 58

36 Kanberoğlu, a.g.e. s. 59

37 Kanberoğlu a.g.e. s, 59

38 Kanberoğlu a.g.e. s. 60

39 Kanberoğlu, a.g.e. s. 61

40 Turan, a.g.e. s. 4 1

41 Turan, a.g.e. s. 41

42 Yargıtay 15. Hukuk Dairei’nin, 13.5.2015 Tarih, 2014/4394 Esas, 2015/2504 Karar Sayılı Kararı

43 Turan a.g.e. s. 42

44 Sanan, a.g.e. s. 70

45 Sanan, a.g.e. s. 71

46 Sanan, a.g.e. s. 72

47 Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 20.01.1994 Tarih, 1993/2950 Esas, 1994/230 Karar Sayılı Kararı.

48 Sanan, a.g.e. s. 73

49 Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 03.03.1971 Tarihli 1971/4 Esas, 1971/208 Karar Sayılı Kararı

50 Sanan, a.g.e. s. 74

51 Kanberoğlu, a.g.e. s. 62

52 Kanberoğlu, a.g.e. s.63